
[themecolor]Aile’de İstişarenin Önemi[/themecolor]
Bilindiği üzere evlilik aynı hayat yolunda sırt sırta verip her koşulda sonuna kadar birlikte yürüme başarısıdır. Yani, aile olabilmek için birlikte düşünüp, birlikte karar alabilmek bir anlamda ekip olabilmek gereklidir. İş hayatında nasıl ki, ekip bireylerinin ayrı ayrı görev ve sorumlulukları varsa, aile ortamında da her bireyin ayrı ayrı görev ve sorumluluklaı bulunmakta. Ama bunlar ailenin ortak karar alması ile karıştırılmamalıdır. Toplumumuzda aile reisi kavramı hukuken varlığını kaybetmiş olsa da yine de yaygın görüş olarak uygulanmaya devam edilmektedir. Ancak aile reisliği ağır bir sorumluluk olup kişiye özgürlük değil, temsil ve hükümlülük yükler. Yani aile resi ‘istediğimi yaparım, istediğim kararı alırım. Herkes buna sorgusuz sualsiz uymak mecburiyetinde’ yaklaşım ve davranışında olmak değildir. Tam tersi problemleri paylaşımcı, istek ve beklentilere önem veren, çözüm üretme yolunda istişare yapma kabiliyetinde, toplum içinde ailesini onurlandıracak şekilde davranmayı ilke edinme vb yöntemleri başarı ile uygulayan kişiye aile reisi denir. Ailede darbe olamayacağı gibi diktatör de olamaz.
Maddi manevi her konuda istişare kabiliyetinde olan ailelerin mutluluğunun diğer ailelere göre daha fazla olduğu bilinmekte. Çünkü aile bireyleri kendilerine danışılıp, fikirlerine önem verildiğini hissetiklerinde hem problemlere daha çok katılımcı ve çözüm üretici hem de aile ortamına güven duygusu artmaktadır. Bunun tam tersi ortamlarda ise kendilerine ve çevrelerine karşı güven duygusu olmayan, hiç bir işe yaramaz olarak hissedebilmekedirler. Bazı ailelerde ise iyi niyetle ve istişarenin aslında aile bireylerinin geleceğini garanti altına alan bir uygulama olduğunu bilmeden tek kişinin sevk,idare ve kararında olması diğer aile bireyerini anlık rahatlatır gibi görünsede tehlikelidir. Çünkü sevk ve idareyi üstlenen kişinin ani vefatı karşısında, o güne kadar hiç bir problemin çözümüne katkısı olmamış, problemleri hep ailenin diğer bireyi tarafından çözülmüş kişi adeta ‘sudan çıkmış balığa’ dönecektir. Bunu her hangibi devlet dairesine başvuran kadınlarımızın ‘ah ah eşim sağken hep bu işleri kendi hallederdi. Ben şimdi nasıl halledeceğim?’ yakınmasında bile görebilirsiniz. Aslında bu serzenişt geçmişte üstlenilmeyen ve uygulanılmayan istişare eksikliğidir.
Özellikle tek eşin çalıştığı ailelerde parasal konularda harcamaların nasıl yapılacağı üzerinde istişare yapılmadığını gözlemliyoruz. Son derece yanlış yaklaşım ile çalışmayan aile bireyleri kendilerini güvensiz ve her an terkedilebilir olarak hissettiklerinden parayı kazanana karşı içten içe kızgınlıklarını ya aşırı harcama yapma isteği ya da ailenin ihtiyaçlarına karşı duyarsız hale getirebilmekte, mutsuz davranışlar sergilenebilmektedir. Oysa, ailenin bir ferdi dışarıda ailenin rızkı için koşturuyorsa bu rızkın nasıl ve nerelere harcanacağı konusunda tek yetkili olduğu anlamına gelmez. O kişi ailede ki görev paylaşımlarından maddi ihtiyaçların karşılanmasını üstlenmiş, diğeri ise ev içi hizmetleri üstlenmiş olabilir.
Aynı şekilde her iki eşinde çalıştığı ailelerde de maddi konularda istişare yapılmaması yanlışına sık rastlamaktayız. Birbirlerinin ne kadar kazandığını bile bilmeyen, ‘sen kirayı öde, ben faturaları yatırayım’ yaklaşımı ile istişare değil, adeta ev arkadaşlığı yaşayan kişilerin birbirine güven duygusundan söz edilemez.
Ailede istişareyi onay almak ile karıştırmamak esastır. İstişare, her türlü konu ve problemde bilgilendirme, fikir alma, danışma anlamında uygulandığında başarıdır. Ama görev ve sorumluluklarla karıştırılıp onay almaya dönüştürme yanlışında bulunmamak esastır. Örneğin ‘ aile bireylerinin görüşünü almadan bir iş yeri açmak sorumsuzluk olup, aile bireylerinin ve özellikle eşinin görüşlerini aldıktan sonra ortaklaşa görüşleri değerlendirip birlikte karar vermek esastır. Çünkü aile kazançtan nasıl olumlu etkilenecekse, zarardan da etkilenecektir. Ancak kararları ‘onay veriyor musun? yada onayı mı almadan yapamazsın’ şekline dönüştürmemek gerekir.
İstişare aile bireylerinin ‘yokum zaten’ hissini engeller. Kendisine danışılmadan, ne hissettiğine ne istediğine önem verilmeden tek kişinin kararlarına göre yaşamayı kimse istemez. Bazı ailelerde ‘eşim bana hiç sormaz. benim düşüncemin zaten önemi yok’ şikayeti duyulduğunda aslında o ailenin bir anlamda reislik problemininde olduğunu anlayabilirsiniz. Aile reisi sormaktan, danışmaktan, kararları ortaklaşa almaktan korkan değil, istişare kabiliyeti ile kendine duyduğu güveni ailesine yansıtabilen ve bu yüzden saygıda kusur edilmemesi gerekilen kişidir.