
[themecolor]Arızalı Aşklar[/themecolor]
‘Kaçan kovalanır’ bilgisi her durum ve kişide olmasa bile günümüzde de hala geçerliliğini korumaktadır. Eğer erkek veya kadının ilişkiye bakışı bir anlamda ‘oyun’ veya ‘heyecan’ ise o durumda kovalanmak ve kaçmak kuralına uygun davranış beklentisi içine girebilmektedir. Biz ilişkide doğallığın ve dürüstlüğün tercih edilmesinden yanayız. Ancak, maalesef eskiden ‘naz yapma’ olarak tabir edilen kendini çekme ve kaçma eylemini bugün erkekte ve kadında oyunun kuralı olarak görmekteyiz. Örneğin ilişkinin başlama aşamasında, kadın, erkeğin yemek teklifini sabırsızlıkla beklerken, erkek, kadına teklifini sunduğunda ‘bugün işim var’, ‘başka arkadaşıma söz vemiştim’ vb olumsuz cevaplar vererek sahte imaj sergileyebilmektedir. Erkeklerin önemli bi kısmı da ilk teklifte kabul edeni ‘kolay kadın’ olarak algılama hatasına düşmektedir.
Kadınların sosyal hayattaki yerinin artmasıyla erkeksi davranışlar sergilemeye başladıkları tehlikesini Tükiye’ye duyurmuş ve dikkatleri bu konuya çekmiştik. Aşk da ise erkeksi davranışlar kaos a ve anlaşmazlığa neden olmaktadır. Naif, sabırlı, kibar, utanan, düşünmeden konuşmayan, yumuşak huylu kadının yerini, öfkelendiğinde son sözünü en başta söyleyebilen, kolay terkeden, restleşen, sabırsız, bağıran, kabalaşan kadının alması ile aynı ortamda adeta iki erkek oluşmasına neden olmaktadır. Her zorluğun üstesinden kendim gelebilirim, mükemmel kadınım, kimseye ihtiyacım yok düşüncesi ile yaşanan aşk tek kelime ile bir süre sonra ‘savaş’tır. Aşk’ta ise savaşmak değil anlaşmak önemlidir. Çünkü savaş ‘ölüm’ demektir. Ortalığın aşk gazisi ile dolu olduğu günümüzde, biz çiftlere Mevlana’nın bir sözünü söylüyoruz. ‘Ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün’
Biz ne ilişki yaşamayı nede evlenmeyi biliyoruz. ‘Aşk zoru sever’ gibi söylemleri olanlar insanların arıza tiplerden hoşlandığını, etkilendiğini söylerler. Arıza tipleri etkilemek, kendine bağlama gayretine girmenin çekiciliğinden bahsederler.Böyle söylemleri olanların önce kendilerini ve ilişkilerini bir uzmana analiz ettirmelerinde fayda var. Yürümeyecek ilişkiler ilk bir kaç haftada anlaşılır. Doğru insan tanımayı biliyorsak ve hepsinden önemlisi ‘ ne istediğimizi biliyorsak’. Maalesef kişiler ilişkinin ilk günlerinde birbirlerine ‘doğal imajları’ ile yaklaşmıyorlar. Son derece sevecen, ilgili, anlayışlı sergilenen davranışlar daha sonra yerini, ilgisiz, anlayışsız, soğuk yaklaşımlara bıraktığında aslında çiftler doğal imajlarını sergilemeye ve sıradanlaşmaya başlıyorlar. İlk günlerde saatlerce süren telefon konuşmaları yerini bir kaç cümleye bırakabiliyor. Yanlış ilişki seçimi tamamen bilgisizlikten ve geçmiş deneyimleri bilgi sanmaktan kaynaklanıyor. ‘Bu kişi kimdir?’ hayalleri, beklentileri nedir?, nasıl bir aile yapısı var, kültürel ve sosyal olgunluğunda uyum var mı?, problemleri çözme yaklaşımı neler? ve bunun gibi onlarca soruya cevap bulmadan sadece ‘hoşlanma’ duygusu ile başlanan her ilişki risklidir. Kişiler ilişkiden ne beklediklerini tam olarak bilirlerse kendileri içinde önemli bir adım atmış olurlar.
Kişinin yaşı kaç olursa olsun, karşısındaki kişiyi tanıma, ne istediğini bilme konusunda zayıfsa yanlış seçim yapması kaçınılmazdır.
Çiftlerin birey olarak karşı tarafça nasıl algılandıklarına ve kendilerinin karşı tarafı nasıl algıladığına dikkat ettiklerinde sonunu baştan görmek mümkündür. Biz beraberlik yaşayan bekar danışanlarımıza ilişkilerinin gerçek durumunu ve olabilecek süreci daha ilk seanslarda önlerine koyup, kararı sağlıklı vermelerine yardımcı oluyoruz. Ülkemizde özellikle bayanlar erkekten gördükleri ilgiyi çoğu zaman aşk ile karıştırabiliyorlar. Halbuki erkek beraberliğin kendi beklentileri doğrultusunda yaşanması için o esnada oyunu kuralına göre oynuyor olabilir. Erkek ise kendinden kaçan, uzak duran kadını aşık olunacak kadın olarak algılayabiliyor. Beraberlik içindeki bu evreleri tarafsız olarak gözlemlediğimizde tarafların aile, kültür, sosyal yaşam, gelenek, hırs, hayal yapıları, duygu, donanımları gibi benzerlik ve farklılıklar aşkın sürekli olup olmayacağını belirliyor. Beraberliğin ilk günlerinde aşık olduğunu sanan hiç evlenmemiş erkek için kadının yaşça kendinden büyük, daha önce evlilik yapmış ve çocuklu olmasının önemi, duygu yoğunluğu nedeni ile göz ardı edilmeyebilir ama aileler devreye girip karşı çıktığında, erkeğin ikilem yaşamaya başladığı an o aşk bitmeye başlamıştır zaten. Biz çılgın ama tutarlı aşkı seviyoruz.
Kadının aşka bakışı ile erkeğin bakışı birbirinden farklıdır. Kadın ilgi, coşku, anlayış gördüğü ilk günlerin tesiri ve özlemi ile aşkın süresini adeta son nefesini verene kadar uzatmaya meyillidir. Erkeğin ise hayalinde bir kadın tipi vardır. Bunun saç ve göz renginden çok davranışlarla ilgisi bulunur. Bazen sofrada kadının kendine eşlik etmesi, bazen cıvıl cıvıl bir kadın arayışı bile erkeğin aşkını etkiler. Erkeklerin genelde ‘keşke kadın olsaydım. Erkekleri avucumda oynatırdım’ söylemleri aslında kendilerinin aşka bakışını, ve erkeklerin istenirse ne kadar kolay aşık edilebileceğinin göstergesidir. Aşkın bitmesi aşamasında ülkemizde kadının daha sabırlı olduğunu görüyoruz. Erkek yeni bir aşka toplumun kendine tanıdığı kolaylıklar nedeni ile daha kolay başlarken, kadın çoğu zaman ayrılsa bile anılarla aşkı yaşatmaya devam eder.
Maalesef yapılan hataların başında doğallıktan uzaklaşmak geliyor. İlişkinin başında saçları, kıyafeti, makyajı ile özenerek erkeğin karşısına çıkan kadını, traşlı, boyalı ayakkabılı, tertipli giyinmiş erkek ağırlıyor. Halbuki takım elbise ile yatağa girip rahat uyunamayacağı gibi, ilerleyen günlerde çiftler öz imajlarına yani her zamanki görünümlerine ( saçı başı dağınık, traşsız vb) döndüklerinde gerçeklerde başlıyor. Aşık olan kişi kendini karşısındakine daha çok adapte edip beğendirmek, aşkı canlı tutmak ve uyum adı altında kendi hayatını karşısındaki kişiye göre değiştirebiliyor. Biz, özellikle hanımlara alışkanlıklarınızdan taviz verecekseniz örneğin hiç istemediğiniz bir ortama aşık olduğunuz kişi için gidecekseniz bunu karşı tarafa açıkça söylemelerini ‘hayatım aslında o ortama gitmekten rahatsız oluyorum. Ama senin için bu fedakarlığı yapacağım’ şeklinde açıklama yapmalarını öneriyoruz. Aksi taktirde karşı taraf sizin iyi niyetinizi sömürüye dönüştürebilir. Aynı durum tekrarlandığında geçmişte yaptığınız uyarıyı hatırlatarak ‘ bu sefer fedakarlığı senden o ortama gitmeyerek bekliyorum.’ Yaklaşımında bulunmak gerekir. Israrla karşı çıkarsa kim daha çok fedakarmış oturup düşünmek gerekir. Aşk tek taraflı uygulamalarla karşı tarafı mutlu ettikçe sürüp, karşı tarafın istekleri olmayınca sorun oluşturuyorsa o aşkın gerçek olup olmadığını sorgulamak gerekir.
Almadan vermek Allah’a mahsustur. Tabi mutlu olmak aranacaktır. Burada ki hassas nokta ise kişinin kendine şu soruyu sorması ile başlar. ‘Mutlu olmak mı istiyorum? Yoksa mutlu ettiğim sürece mi mutlu edilmeliyim? Hangisini tercih ediyorsanız aşkı o kadar yaşarsınız.
Her insan için aşk da doğru kişi vardır. Yeter ki, ne istediğimizi ve elimizde ne olduğunu bilelim.