
[themecolor]Evlilikte Kırmızı Alarm[/themecolor]
Bazen evlilikten bir ya da iki hafta önce, nişanlı çiftin aileleri arasında nişanı atmaya ramak kalacak problemler yaşanır. Bunun nedeni aslında imaj çatışmasıdır. Düğüne çağrılacak davetli adedi, balayı, düğün mekanı, mobilya seçimi vb aslında çok basit konular problem haline gelebilir.
Kız ve erkek tarafı birbirlerine pek hissettirmese de memnuniyetsizdir. Birbirlerine eleştirisel olarak bakmaya başlamışlardır. Nikah tarihi yaklaştıkça, taraflar öz imajlarını göstermeye başlamışlardır. Bu durum evlilik sonrası daha büyük problemler yaşanacağının ilk ve en önemli belirtisidir.
Evlilik öncesi özellikle genç kızların mobilya ve diğer ev eşyaları konusunda adeta ayak direten tavır sergilemeleri de algılanan imajı olumsuz etkiler.
Her durum ve koşulda ömür boyu birliktelik sözü verecek kişinin, daha yolun başında ‘illa şunu isterim’ yaklaşımında olması izlenimleri olumsuza çevirir. Çünkü, bu tutumdaki kişi, ileride sıkıntıya düşmesi durumunda eşini kolaylıkla terk eder.
Bazı ailelerde de ‘gelin-kaynana’ probleminin yoğun olarak yaşanmasının nedenlerinden biri ilk izlenimdir. Taraflardan biri veya ikisi de ilk izlenim öncesi kendilerini farkında olmadan şartlandırmıştır. Hayal ettiği uysallıkta, beceride, fiziksel özelliklerde veya aile yapısında ki gelin olamayacağına dair düşünceleri vardır. İlk izlenim sırasında bunu doğrulayacak bir tek hareket bile kendisi için yeterli kanıt olacaktır. O an sesini çıkarıp itiraz etmese bile, ileride problem yaşanacaktır. Kayınvalide, gelinin de bir ana-baba evladı olduğunu göz ardı edebilir. Erkek anneleri bazen oğullarını paylaşmak istemedikleri gibi, hem cinsi olan gelini rakip olarak görebilir. Bazı kayınvalideler bu rekabeti, özellikle gelinin yanında,’oğlum bana çok düşkündür. Beni çok merak eder.’ Gibi sözlerle dile getirir. Bu sözlerde amaç, geline gözdağı vermektir. İstediğimi yapmazsan, oğlumu kaybedersin. Beni seçer mesajını verir. Gelinlerin bu durumu anlayışla karşılaması ve eşinin ailesinin en önemli ferdinin bundan sonra kendisi olduğunu eşi ile birlikte kayınvalideye saygı çerçevesinde davranışları ile anlatması gerekir. Örneğin: Çocukların terbiye edilme şekline kayınvalide müdahale etmek istediğinde, erkek ‘eşim ile birlikte gerekeni yaparız. Gereksiz yere düşünüp, rahatsız olmanı istemiyoruz’ benzeri ‘BİZ’ li konuşmalarla eşine öncelik verir, müdahalelerin önüne geçer. Erkek’de artık kendine ait bir ailesinin olduğunun bilincinde olmalıdır. Anne oğluna 25- 30 yıl bakmıştır. Ama gelin, geri kalan ömrün 50-60 yılında o erkeğe bakacaktır. Artık bir aileden başka bir aile kurulmuştur. Yaşantısı, istekleri, görüşleri o aileye özel olacaktır. Müdahale etmeye kalkmak, sorulmadıkça görüş beyan etmek bile komşunun karısına karışmak kadar yanlıştır.
Toplumumuzda kayınvalide- gelin problemine kayıtsız kalan erkek, annesinin ve eşinin gözünde gün gelir itibar kaybı yaşar. Bu yüzden her iki tarafın imaj başarısında erkeğin rolü çok önemlidir. Maalesef çoğu erkek henüz bu problemde bile, yeterli çözüme ulaşıp dengeyi sağlayamaz, iki kadını huzur içinde bir arada yaşatamaz iken ne diye çapkınlık yapmaya kalkar ki? Yüzüne gözüne bulaştırma riski bu durumdaki erkeklerde çok fazladır. Evdekileri idare edemeyen dışarıdakileri hiç idare edemez.